ORTA KRONOLOJİDE HİTİT KRALLAR LİSTESİ
|
||
Kral Adı
|
Akrabalık
İlişkişi
|
Yıllar
|
Pithana
|
MÖ 18. yy.
|
|
Anitta
|
Pithana’nın oğlu
|
MÖ 18. yy.
|
Labarna
|
Bilinen ilk Hitit Kralı
|
MÖ 1680-1650
|
1.Hattusili
|
Labarna’nın evlatlık oğlu / katili
|
MÖ 1650-1620
|
1.Murşili
|
Hattuşili’nin büyük oğlu / evlatlığı
|
MÖ 1620-1590
|
1.Hantili
|
Murşili’nin katili ve kayınbiraderi
|
MÖ 1590-1560
|
1.Zidanta
|
Hantili’nin damadı
|
MÖ 1560-1550
|
Ammuna
|
Hantili’nin oğlu
|
MÖ 1550-1530
|
1.Huzziya
|
Ammuna’nın oğlu?
|
MÖ 1530-1525
|
Telipinu
|
1. Zidanta’nın oğlu?/ Ammuna’nın kayınbiraderi
|
MÖ 1525-1500
|
Tahurwaili
|
?
|
?
|
Alluwamna
|
1.Huzziya’nın damadı
|
?
|
2.Hantili
|
Alluwamna’nın oğlu
|
MÖ 1500-1450
|
2.Zidanta
|
?
|
?
|
2.Huzziya
|
?
|
?
|
1.Muwatalli
|
?
|
?
|
2.Tuthaliya
|
2.Huzziya’nın oğlu?
|
MÖ 1450-1420
|
1.Arnuwanda
|
2.Tuthaliya’nın damadı
|
MÖ 1420-1400
|
3.Tuthaliya
|
1.Arnuwanda’nın oğlu
|
MÖ 1400-1380
|
(Genç)Tuthaliya
|
3.Tuthaliya’nın oğlu
|
MÖ 1380?
|
2.Hattuşili
|
?
|
?
|
1.Suppiluliuma
|
3.Tuthaliya veya 2. Hattuşili’nin oğlu
|
MÖ 1380-1340
|
2.Arnuwanda
|
1.Suppiluliuma’nın oğlu
|
MÖ 1340-1339
|
2.Murşili
|
1.Suppiluliuma’nın oğlu
|
MÖ 1339-1306
|
2.Muwatalli
|
2.Murşili’nin oğlu
|
MÖ 1306-1282
|
3.Murşili
|
2.Muwatali’nin oğlu
|
MÖ 1282-1275
|
3.Hattuşili
|
2.Murşili’nin oğlu
|
MÖ 1275-1250
|
4.Tuthaliya
|
3.Hattuşili’nin oğlu
|
MÖ 1250-1220
|
Karunta
|
2.Muwatali’nin oğlu
|
?
|
3.Arnuwanda
|
4.Tuthaliya’nın oğlu
|
MÖ 1220-1215
|
2.Suppiluliuma
|
4.Tuthaliya’nın oğlu
|
MÖ 1215-1200
|
HATTİ ÜLKESİNİN TARİHİ
6 Eylül 2017 Çarşamba
HİTİT KRALLAR LİSTESİ
29 Ağustos 2017 Salı
II MURŞİLİNİN VEBA DUASI : TANRILAR DÜNYASINA PRAGMATİST YAKLAŞIM
Hitit
çivili yazılı tabletlerde edebi anlamda en kayda değer metinler 2. Murşili’nin
veba salgınına karşın tanrılara yakarmalarını içeren dua tabletleridir. Tahta
geçmeden önce sırasıyla önce babasını ardında kardeşini salgına kurban veren 2.
Murşili çok zor şartlarda ülkenin başına geçmişti. Ülkede ölümler hız kesmeden
devam ediyor, bağlı krallar ve düşman devletler Hattuşa’yı sıkıştırıyordu. Bu
kadar olumsuz koşullarda 2. Murşili çareyi kendini tanrılara sıkı sıkı
bağlamayı seçmiş, hiçbir dini ritüeli atlamamaya özen göstermiştir. Tanrılara
adaklar adamayı ve kurbanlar sunmayı da hiç ihmal etmemiştir.
Dua
tabletlerini incelersek 2. Murşili’nin tanrılara yakarışını kültsel bir
tapınmadan ziyade insancıl bir çıkar ilişkisi olarak tanımlamak mümkündür. 2. Murşili
ilk tanrıları, veba salgının nedeninin babasının işlediği bir günah olduğu
konusunda ikna etmeye çalışmaktadır. “Siz tanrılar efendilerim Hatti ülkesinde
salgın oldu. Hatti ülkesi salgın yüzünden bakı altında tutuldu. O çok
sıkıştırıldı. Yirmi yıldan beri Hatti ülkesi ölümlere sürüklendiğinden aklıma
Tuthaliya’nın oğlu genç Tuthaliya geldi. Tanrılardan fal yoluyla gerçeği
öğrenmeye çalıştım. Tanrılar tarafından falda genç Tuthaliya konusu saptandı.
Genç Tuthaliya Hatti ülkesinin efendisi iken Hattuşa’nın prensleri,
komutanları, binbaşıları, subayları, askerlerinin ve araba savaşçılarının hepsi
onun üzerine yemin etti. Babam da onun üstüne yemin etti. Babam genç
Tuthaliya’yı sıkıştırınca Hattuşa’nın prensleri, komutanları, binbaşıları ve
bütün subayları babamın yanında oldular. Tuthaliya’yı yemin tanrıları yakaladı.
Onlar Tuthaliya’yı öldürdüler ayrıca kardeşlerini de öldürdüler geriye
kalanları Alaşiya (Kıbrıs) ülkesine sürgüne gönderdiler. Onlar tanrı yeminleri
bozdular.
Salgının
nedeni olan suçu babasının işlediği konusunda tanrıları ikna ettiğini düşünen
2. Murşili bu konuda kendisinin bedel ödememesi gerektiğini düşünüyordu. Suçu işleyen
ve ortak olan herkes ölmüştü ve kendisi de suçu itiraf edip, tanrılara kurbanlar
sunduğu için artık onların yumuşaması gerektiği ve salgını da düşman ülkelerine
süpürmesinin zamanının geldiğini umuyordu. “Babamdan yana olan prensler,
komutanlar, binbaşılar, subaylar onlar da salgın yüzünden öldüler. Hatti ülkesi
o yüzden ölmeye başladı. Hatti ülkesi felakete sürüklendi. Artık şimdi salgın o
kadar güçlendi ki, Hatti ülkesi salgından dolayı çok baskı altında kaldı nufüsu
azaldı. Ben kulunuz Murşili yüreğimdeki sıkıntıyı yenemiyorum, içimdeki korkuya
hakim olamıyorum. Hatti’nin Fırtına Tanrısı efendim, tanrılar efendilerim böyle
oluyor. Günah işleniyor. Babam da günah işledi. Hatti’nin Fırtına Tanrısının
sözüne uymadı. Ben ise hiçbir günah işlemedim. Böyle oluyor. Babasının günahı
oğluna geçiyor bana da babamın günahı geçti. İşte ben onu efendim Hatti’nin
Fırtına Tanrısına ve fendim tanrılara itiraf ettim. Babamın suçunu itiraf
ettiğimden efendim Fırtına Tanrısının ve efendim tanrıların içi tekrar
yumuşasın. Bana tekrar acıyın. Salgını Hatti ülkesinden tekrar kovun. İşte efendim
Fırtına Tanrısına salgına karşı dua ediyorum. Efendim Fırtına Tanrısı benni
işit. Beni yaşat! Sana şöyle diyorum: Kuş yuvasına gider yuvası onu korur. Ya
da herhangi bir köle bir şeyin üzüntüsünü çekerse ve efendisine yalvarırsa
efendisi onu dinler, onu ne üzmüşse, o konuyu onun için düzeltir. Ya da bir
köle suç işlemişse, suçunu efendisinin önünde itiraf ederse, efendisi ne
yaparsa yapar, efendisinin önünde suçunu itiraf ettiğinden efendisinin içi
rahatlaro köleyi cezalandırmaz. Ben de babamın suçunu itiraf ettim.”
Hitit
dinsel inancında tanrılar ve insanlar arasındaki ilişki karşılıklı çıkar
ilişkisine dayanıyordu. İnsanlar tanrıları mutlu etmeli onlara adaklar adamalı,
kurban sunmalı ve rutin törenleri yerine getirmeliydi. Tanrılar da insanları
mutlu etmeli, refahını sağlamalı ve onları düşmanlar karşısında muzaffer
kılmalıydı. 2. Murşili de tanrılar ve insanlar arasındaki bu pragmatist
ilişkiye dua tabletlerinde değinmiştir. “ Hatti ülkesi salgın ile ağır baskı
altında tutulduğundan ve salgında devamlı ölümler olduğundan, eğer salgın
kaldırılmazsa ve ölümler devam ederse zaten az kalmış kurban ekmeği ve kurban
içkisi sunucuları da ölürse artık hiç kimse size kurban ekmeği ve kurban içkisi
sunamayacak.”
Salgının
ülkesinden gitmesi için her şeyi yaptığını düşünen 2. Murşili tüm bunlara
rağmen unutabileceği bir şeyler olabileceği hesaba katarak tanrılara son bir
kez daha seslenmeyi ihmal etmemiştir. “ Eğer başka nedenle ölümler olursa
onları ya rüyada göreyim ya da falda başvurma yoluyla saptansın ya da tanrısal irşada
ulaşmış bir kişi söylesin. Ya da bütün rahipler neyi emretmiş isem, onu temiz
yatakta uyuyarak düşünsünler. Efendim Hatti’nin Fırtına Tanrısı beni yaşat!
Efendim tanrılar tanrısal adaleti göstersinler! Biri rüyada görsün! Ölümlerin neden
olduğu bulunsun.”
15 Ağustos 2017 Salı
TELİPİNU FERMANI : DÜNYANIN İLK ANAYASA ÖRNEĞİ
Bitmez
tükenmez taht kavgaları, sonu gelmez entrikalar ve olağan hale gelmiş saray
cinayetleri sonucunda devlet git gide güçsüzleşmişti. Başkentten uzaktaki
toprakların hakimiyetini kaybetmiş, bağlı krallar bir bir isyan etmişlerdi.
Böyle vahim bir tabloda M.Ö. 1500 yıllarında tahta geçen Telipinu’nun iki
hedefi vardı. Birincisi devleti yeniden güçlendirmek, ikincisi devleti içten
içe kemiren taht kavgalarına son vermekti.
Telipinu
kan dökülmesini durdurmakta kararlıydı. Ölüm cezalarını sürgüne çevirdi. Önce
karısı İştapariya ardından oğlu Ammuna’nın öldürülmüş olmasına rağmen radikal
reform isteğinden vazgeçmemişti. “ Kral ailesinde kan dökmeler çoğaldı kraliçe İştapariya öldü üstelik prens Ammuna da
öldü. İşte Hattuşa’da kan dökmeler çok arttı. Bunun üzerine ben Telipinu
Hattuşa’da asiller meclisini toplantıya çağırdım. Bu andan itibaren Hattuşa’da
kral ailesinden bir çocuğa kimse kötülük yapmayacak, ona bıçak çekmeyecek.”
Telipinu
Fermanı dünyada tahta geçiş kurallarının yazılı olarak resmileştirildiği ilk
belgedir. “Önce birinci dereceden bir prens varsa o kral olsun eğer birinci
dereceden bir prens yoksa ikinci dereceden bir prens tahta geçsin eğer varis
olacak hiçbir prens yoksa birinci dereceden bir prensese iç güveysi alsınlar o
kral olsun.” Bu madde ile kimin kral olacağı belirgin kurallara bağlanmış olup,
önceliği kralın birinci derece eşinden olma prense verilmiş. Eğer birinci
dereceden bir prens yoksa kralın hareminde bulunan kadınlardan olma ikinci
derece bir prense kral olma hakkı verilmiş. Buna rağmen sarayda hiç prens
bulunmaması durumunda kralının kızlarından birinin evlendirilip damadın kral
olması sağlanmıştır.
Hititlerde
kısmen günümüzde Anayasa Mahkemelerinin işlevini gören bir asiller meclisinden
bahsetmek mümkündü. Telipinu bu fermanda asiller meclisine kraliyet ailesinden
bir kişiyi yargılama ve cezalandırma yetkisi vermiştir. “Şimdi bugünden
itibaren Hattuşa’da siz saray oğlanları, korumacılar (zıpkıncılar), altın
(savaş arabalarının seçkin) savaşçıları, sakiler, sofracılar, aşçılar, asa
adamları, araba savaşçıları, savaş alanı binbaşıları bu konuyu arkadan bilin!
Tanuwa, Tahurwali ve Taruhsu sizin önünüzde bir işaret olsun! Eğer kimse
kötülük yaparsa ister evin babası, ister saray oğlanlarının başı, koruma
kıtasının (zıpkıncılar) başı, savaş alanı binbaşılarının başı, ister arkadaki
ister öndeki biri olsun, siz asiller meclisi onu yakalayın ve onu dişiniz ile
kemirin.”
Telipinu
ayrıca bu fermanda çağının çok ötesinde bir hukuk ilkesini dile getirmiştir;
suçun kişiselliği “Şimdi eğer bir prens suç işlerse yalnız başı ile ödesin!
Fakat evine oğluna kötülük yapmayın! Prenslerin kırıntısına bile zarar vermek
doğru değildir.”
9 Ağustos 2017 Çarşamba
KADEŞ ANTLAŞMASI : III. HATTUŞİLİ İLE II. RAMSES ARASINDA YAPILAN İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ
İki süper güç arasından yapılan
işbirliği protokolüne Kadeş Barış Antlaşması denilmesi birçok açıdan hatalı
bulunmaktadır. İlk olarak söz konusu protokol Kadeş Savaşından hemen sonra bir
ateşkes veya toprak paylaşımı için yapılmamış olup, savaştan yaklaşık 15 yıl
sonra Mezopotamya’da yavaş yavaş dünyanın yeni bir süper gücü olmaya başlayan
Asur tehdidine karşı her iki devletin de işbirliği yapma mecburiyetinden dolayı
yapılmıştır. Protokolün hiçbir maddesinde toprak paylaşımı ve savaş tazminatına
ilişkin bir madde bulunmamaktadır ayrıca Kadeş Savaşından sadece protokolün
Mısır dilinde yazılmış metninin çevirisinin ikinci maddesinde “Tanrı eskiden
ezelden beri Mısır’ın Büyük Hükümdarı ile Hatti’nin Büyük Prensi arasındaki
ilişkide sonsuza dek aralarında düşmanlık çıkmasına izin vermez. Hatti’nin
Büyük Prensi kardeşim Muwatalli zamanında o, Mısır’ın Büyük Hükümdarı Ramses
ile savaştı. Hatti’nin Büyük Prensi kardeşim Muwatalli kaderine boyun eğerek
öteki dünyaya göçünce, sonra bu günden itibaren, işte Hatti ülkesinin Büyük
Prensi Hattuşili Güneş Tanrısının ve Fırtına Tanrısının Mısır ülkesi ile Hatti
ülkeleri arasında savaş çıkmaması için Mısır ülkesi ve Hatti arasında
yarattıkları ilişkiyi süresiz kılmak için antlaşma yaptı” denilerek üstü kapalı
bahsedilmiştir. Protokolü dünyanın ilk yazılı antlaşması olarak adlandırmak
Mezopotamya’da ve Yakın Doğu’da yazıyı yaklaşık 3000 yıldır kullanan
topluluklara bir haksızlıktır. III. Hattuşili’nin dedesi I. Şuppiluliuma
zamanında önce Mitanni’ye karşı Asurlularla daha sonra da Ugarit kralı ile antlaşmalar
yapılmış olup, Ugarit’i Hitit eğemenliğine alarak Amurru’yla bağlılık
antlaşması imzalanmıştır.
Eşitlik ilkesi bu protokolün ana
temasını oluşturmakta olduğu hemen hemen bütün maddelerde ayrı ayrı
vurgulanmaktadır. Her iki kral da birbirlerine gerek protokol boyunca gerekse
daha sonra gerçekleşen tüm mektuplaşmalarda “kardeşim” diye hitap etmişlerdir.
Taraflar protokolü üzerine çivi yazısının işlenmesi çok güç bir metal olan
gümüşün üzerine yazarak her iki ülkenin tanrıları huzurunda haklarına sunmayı
taahhüt etmişlerdir. Protokolün giriş kısmında her iki kral da atalarından “
Mısır Ülkesinin Kralı, Büyük Kral, Kahraman Minpahtaria’nın torunu, Mısır
Ülkesinin Kralı, Büyük Kral, Kahraman Minmuarla’nın oğlu, Mısır Ülkesinin
Kralı, Büyük Kral, bütün ülkelerin kahramanı Ramses, Hatti Ülkesinin Kralı,
Büyük Kral, Kahraman Şuppiluliuma’nın torunu, Hatti Ülkesinin Kralı, Büyük Kral,
Kahraman Murşili’nin oğlu, Hatti Ülkesinin Kralı, Büyük Kral Hattuşili’ye şöyle
der.” diye bahsederek ulusların birbirine üstünlüğü olmadığını belirtmişlerdir.
Propaganda sanatı günümüzde halklar üzerinde etkili bir silah olarak kullanıldığı gibi antikçağda da kendi otoritelerinin sağlamlaştırmak isteyen hükümdarlar tarafından da kullanılmıştır. Mısır Kralı II. Ramses yaptırdığı Karnak ve Ramasseum anıtlarında kendi halkına Mısır’ı üstün göstermek amacıyla Hitit Kral’ının ünvanını değiştirerek onlardan adeta vasalıymış gibi “Prens” diye hitap eder. Boğazköy kazılarında ele geçirilen protokolün Akadca yazılmış kil tablet kopyasında durum çok farklıdır, her iki kraldan da “Büyük Kral” olarak bahsedilir. Protokolün orijinal gümüş tabletleri ise günümüze kadar gerek Hattuşa’da gerekse Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunamamıştır. Bu durumda amacı tanrılara hesap vermek olan rasyonel Hitit tarih yazıcılığının doğruluğunu kabul etmek zorundayız. Son zamanlara kadar Mısırologlar tarafından ileri sürülen Kadeş Savaşını II. Ramses’in efsanevi kahramanlığı etrafında toplanan Mısır ordusunun savaşı kazandığı tezi çürümüş bunun yerine güncel arkeolojik ve tarihsel bilgiler ışığında tam olarak kazananı belli olmayan bu savaşta rakibini bozguna uğratan Hitit ordusundaki bağlı devletlerden gelen askerlerin savaş disiplininden koparak ganimet peşine düşmeleriyle tam bir üstünlük kuramaması tezi ağırlık kazanmıştır. Bu da Hitit tarih yazıcılığının güvenirliğini ispatlamaktadır.
Propaganda sanatı günümüzde halklar üzerinde etkili bir silah olarak kullanıldığı gibi antikçağda da kendi otoritelerinin sağlamlaştırmak isteyen hükümdarlar tarafından da kullanılmıştır. Mısır Kralı II. Ramses yaptırdığı Karnak ve Ramasseum anıtlarında kendi halkına Mısır’ı üstün göstermek amacıyla Hitit Kral’ının ünvanını değiştirerek onlardan adeta vasalıymış gibi “Prens” diye hitap eder. Boğazköy kazılarında ele geçirilen protokolün Akadca yazılmış kil tablet kopyasında durum çok farklıdır, her iki kraldan da “Büyük Kral” olarak bahsedilir. Protokolün orijinal gümüş tabletleri ise günümüze kadar gerek Hattuşa’da gerekse Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunamamıştır. Bu durumda amacı tanrılara hesap vermek olan rasyonel Hitit tarih yazıcılığının doğruluğunu kabul etmek zorundayız. Son zamanlara kadar Mısırologlar tarafından ileri sürülen Kadeş Savaşını II. Ramses’in efsanevi kahramanlığı etrafında toplanan Mısır ordusunun savaşı kazandığı tezi çürümüş bunun yerine güncel arkeolojik ve tarihsel bilgiler ışığında tam olarak kazananı belli olmayan bu savaşta rakibini bozguna uğratan Hitit ordusundaki bağlı devletlerden gelen askerlerin savaş disiplininden koparak ganimet peşine düşmeleriyle tam bir üstünlük kuramaması tezi ağırlık kazanmıştır. Bu da Hitit tarih yazıcılığının güvenirliğini ispatlamaktadır.
MISIR KRALİÇESİNDEN HİTİT KRALINA ENTERESAN BİR MEKTUP
Hitit Kralı 1.
Şuppiluliuma bugünkü Gaziantep İli sınırları içerisinde bulunan Kargamış
Kentine yapmış olduğu bir sefer sırasında Mısır Elçisinden ilginç bir mektup
alır. 1. Şuppiluliuma’nın oğlu 2. Murşili tarafından yazdırılan ve icraatlarını
anlattığı yıllıklarında bu mektuptan şöyle bahseder “Mısır Devletinin Kraliçesi babama elçiyle
bir mektup gönderdi. Mektupta ‘Kocam öldü. Oğlum yoktur. Senin ise birçok oğlun
olduğu söyleniyor. Eğer sen bana oğullarından birini verirsen, o bana koca,
ülkeme kral olabilir. Hizmetkarlarımdan birini alıp onu hiçbir zaman kocam
yapmak istemem. Bundan çok korkarım.’ ’’
Bu
mektubu gönderen Mısır Kraliçesi yapılan kronolojik çalışmalar sonunda genç
yaşta ölen firavun Tutankamon’un dul eşi Ankesenamon olduğu anlaşılmıştır.
Mısırbilimciler tarafından yapılan çalışmalar neticesinde Tutankamon’un başının
arkasına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğü tespit edilmiştir. Bu cinayetin
iktidarı ele geçirmek için bir saray görevlisi tarafından işlendiği gerçeğinin
kuşkusuz Kraliçe Ankesenamon da farkındaydı. Bu yüzden mektubunda
hizmetkarlarından birini asla kocası yapmayı düşünmediğini özellikle belirtmiştir.
2.
Murşili yıllıklarında bu mektuptan bahsederken şöyle devam eder. “Babam bunu
işitince büyükleri toplantıya çağırdı ve şöyle dedi. ‘eskiden beri böyle bir
şeyi işitmedim.’” Kuşkusuz 1. Şuppiluliuma haklı olarak çok şaşırmıştı. Böyle
bir şey o güne kadar hiç görülmemişti. Mısır geleneklerine göre kralın dul
eşinin yabancı bir prensle evlenip onu firavun yapması imkansızdı. Bir kuşak
önce Babil Kralı 1. Kadasman Enlil’e bildirildiği gibi değil bir Mısır
Kraliçesinin daha düşük kademeden bir Mısır Prensesinin bile yabancı ülkeye
gelin verilmesi imkansızdı.
Bu
nedenle, 1. Şuppiluliuma bunun gerçek bir teklif mi yoksa oğullarından birini ele
geçirmek için bir tuzak mı olduğunu anlamak için Mısır’a bir elçi gönderdi.
Hitit Elçisi Hattuşa-ziti, Mısır Elçisi Komutan Hani ile birlikte dönerek
Kraliçe Ankesenamon’dan ikinci bir mektup getirdiler. Bu mektupta Kraliçe 1.
Şuppiluliuma’ya şöyle diyordu. “Niçin beni aldatıyor dedin. Eğer bir oğlum
olsaydı kendimin ve ülkemin küçülmesini göze alıp sana yazar mıydım? Sen bana inanmadın ve böyle yazdın.
Kocam olan kişi öldü. Oğlum da yoktur. Bir hizmetkarımı alıp onu hiç bir zaman
kocam yapmayacağım. Ben diğer hiçbir ülkeye yazmadım sadece sana yazdım. Senin
oğullarının çok olduğunu söylüyorlar. Bana bir oğlunu ver. O bana koca Mısır’a da
kral olsun.” Bu mektubun orjinali fragmanter bir durumda Boğazköy kazılarında
bulunmuş ve KBO 28,51 olarak yayınlanmıştır.
Mısır
Kraliçesinin evlenme teklifinin ciddiyetini kanıtlayan bu ikinci mektubu 1.
Şuppiluliuma aldığında henüz karlar erimemişti. Kendisine biraz daha düşünme
fırsatı tanıyan 1. Şuppiluliuma sonunda Prens Zannanza’yı beraberinde bir
heyetle Mısır’a göndermeye razı olmuştu. Bu zaman kaybı aslında Hititlere çok
pahalıya mal olacaktı. Prens Zananza’nın Mısır’a varmasından önce gerçekleşen
iktidar değişikliği ilkçağın en sansasyonel evlilik fikrinin hayata geçmeden
sonlanması demek olacaktı.
Yeni
Firavun Ay Prens Zannanza’yı hemen geri göndermek yerine bir süre alıkoydu ve
Prens Mısır’da öldü. Eskiden Prens Zananza’nın Mısır’a hiç ulaşamadan yolda
öldüğü düşünülüyordu ancak Boğazköy kazıları sırasında bulunan birkaç
santimetrelik tablet parçası, Prensin Mısır’a ulaştığını ve oraya vardığında
tahta birisinin olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Oğlunun
ölüm haberini alan 1. Şuppiluliuma bundan yeni Firavun Ay’ı sorumlu tuttu. “
Sen tahta oturduktan sonra oğlumu geri gönderebilirdin!...” Prens Zannanza’nın
öldürüldüğünden şüphelenen 1. Şuppiluliuma Mısır’a adeta gözdağı vermek
istercesine ordularının Mısır’dan çekinmeyecek kadar güçlü olduğunu belirtmek
için “Hititler şahinden kaçan çil yavruları değildir.” demiştir. (1.
Şuppiluliuma burada firavun için kullanılan horus yani şahin sıfatına gönderme
yapmaktadır.)
İntikam
yemini eden 1. Şuppiluliuma Veliaht Prens Arnuvanda’yı Mısır egemenliğindeki
günümüz Suriye topraklarına yağma seferlerine gönderdi. Bu seferin
ayrıntılarını Hitit Kralı 2. Murşili’nin yıllıklarından dinliyoruz “ Babam
öfkesini açığa vurdu; Mısır’a savaş açtı ve ona saldırdı. Mısır ülkesi
ordularını ve savaş arabalarını yendi. Efendim, Fırtına Tanrısı, babama verdiği
öğütlerle onun kazanmasını sağladı. O da Mısır ülkesinin ordularını ve savaş
arabalarını yok etti…”
Bu
zaferler aslında Hititler için çok büyük bir kabusun başlangıcı olacaktı.
Hattuşa’ya getirilen çok sayıda savaş esiri beraberlerinde büyük bir felaketi
de getireceklerdi. Yetersiz barınma olanakları ve hijyenden yoksun yaşam
alanların yüzünden veba esirler arasında hızla yayıldı. Hastalık o kadar hızlı
yayılmıştı ki çok kısa sürede veba tüm Hattuşa’ya hatta saraya kadar ulaşmıştı.
En sonunda 1. Şuppiluliuma’nın kendisi de bu hastalıktan hayatını kaybetmiştir.
Bu yüzden çağın iki süper gücü arasındaki bu hesaplaşmanın iki kuşak sonraya
ertelenmesi gerekecekti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
HİTİT KRALLAR LİSTESİ
ORTA KRONOLOJİDE HİTİT KRALLAR LİSTESİ Kral Adı Akrabalık İlişkişi Yıllar Pith...
-
Bitmez tükenmez taht kavgaları, sonu gelmez entrikalar ve olağan hale gelmiş saray cinayetleri sonucunda devlet git gide güçsüzleşmişti. Ba...
-
H itit Kralı 1. Şuppiluliuma bugünkü Gaziantep İli sınırları içerisinde bulunan Kargamış Kentine yapmış olduğu bir sefer sırasında Mısır El...
-
ORTA KRONOLOJİDE HİTİT KRALLAR LİSTESİ Kral Adı Akrabalık İlişkişi Yıllar Pith...